7 Haziran 2021 Pazartesi

ZAMANA YENİK DÜŞMEYEN KAMBURUNYANI


"Gökyüzündeki sarı yumağın gidip yerine beyaz yumağın gelmesinin ardından en az iki kez şu kokulu tenekeleri karıştırmış ve bi şeyler atıştırmıştım... Oynayacak kimse yoktu kıvrılacak bi köşe bulmuştum kendime sonunda! Beyaz yumağa dikip gözlerimi hayaller kurdum... Çok az da olsa koynuna girdiğim sevecen o yüzü , kocaman patileri ve o beyaz leziz su ile karnımı dolduruşumu, düşünüyordum. Tüylü kulaklarıma derinlerden bi insan yavrusu sesi geldiğinde giderek ağırlaşan gözlerimi bi anda açıverdim."



Bu neşeli insanların ülkesinde hepimiz daha mutlu görünüyorduk... Havaya, insanlara ve evimizin önündeki devasa ağaçta oynaşan sincaplara alışmıştık. Geride bıraktıklarımıza değil, geleceğin sunacaklarına daha çok odaklanmıştık bu küçük, esmer, kıpır kıpır insanların memleketinde.

Dağları, bu inanılmaz yeşili ve doğası ile o zaman da böyle miydi bilmem; Meksika yerlileri ve Aztekler, binlerce yıl önce ortak bir yaşam kurmaya başlamışlar burada. Bugün 'kamburun (tepenin) yanındaki yer'de Tepotzotlán'ın sokaklarında dolaşıp geçmişi ve anı yakalayacağız birlikte.
     

Meksika Yaylası olarak anılan bölgeye ilk yerleşenler Otomi'ler olmuş. Otomi adı; bu topraklarda değil, bu topraklarla soluyan, sayıları onları aşan Meksika'nın tüm yerli halklranı kapsıyor. Yerli halkın MÖ 2500'lerde buraya geldiğini yazıyor kaynaklar. Meksiko merkeze bir buçuk saat uzaklıktaki 'Kamburunyanındakiyer' UNESCO tarafından Dünya Mirası Listesi'ne de kaydedilmiş.

10 kabilenin ortak yönetiminde bir yaşam süren kasaba, 1174'e kadar bu kabilelerin liderliğinde ilerlemiş.. Ve ardından bölge halkı Meksika Vadisi'ne yayılmaya başlamış. İlk nüfus sayımının yapıldığında Tepotzotlán’da yaklaşık bir milyon insan yaşıyormuş.



Aztek İmparatorluğu genişlemeye başladığında, ki bu 15. yüzyılın ilk bölümüne denk geliyor, kadın lordların da yönetimde etkili olduğu Tepotzotlán, birçok siyasi entrikaya sahne olmuş. Azteklerle lordların iktidar mücadelesinin sonunda bölgenin özerk olmasına karar verilmiş. Aztek başkenti Tenochtitlan'ın 1521'de düşüp İspanyolların egemenliğine girmesine kadar yönetim şekli bozulmamış.




İSPANYOLLAR GELİYOR


Yıl 1520... İspanyolların Meksika topraklarını işgal etmesinin üzerinden çok geçmemiş... Ve Cortés'in askerleri Tepotzotlán'da güçlü bir direnişle karşılaşmış ve sonunda İspanyollar ana şehri zapt ettiğinde yollarına çıkan her şeyi yok etmişler. Kısa bir süre sonra Tepotzotlán'ın kalıntıları üzerine rahipler bir inziva yeri inşa etmiş: San Pedro Apostol Kilisesi bugün inziva yerinin bulunduğu yerde. Ve 1547'de Tepotzotlán, yetki alanı altındaki çevre köylerle yeni inancın yayılmasının merkezi haline gelmiş. .1549'a kadar İspanyol egemenliğinde olan bölgenin yönetiminde bir Aztek bulunmuş, ancak ciddi ekonomik sorunların yanı sıra tifo ve çiçek gibi salgınlar buradaki nüfusu yok etmiş. 


Amigos en Senor... Compania de Jesus... Kendilerini 'Allah Dostları' ve 'İsa Cemiyeti' olarak adlandıran Cizvitler, Hristiyanların gelişimi için sağlam bir eğitime ihtiyaç duyduklarını gözlemleyerek gezici öğtretmenlik yapmak için yollara düştüler. Ve yerleşimcilerle seyahat etmeye başlayan Amigos En Senor, 1572'de artık Meksika topraklarındaydı. Hz. İsa tarafından bir araya getirildiklerine inanan bu topluluk, gittikleri yerlere "müjde"yi yayarken kimi zaman yerel kültürü yok sayarken kimi zaman da yerel dili, tarihi ve kültürü "müjdeleme"nin bir parçası yaptı. İkinci yöntem Güney Amerika'da seçtikleri yol oldu. 



Kamburunyanındakiyer'de çevreledikleri bir araziye üç okul kurdular. Bu Tepozotlán'a yeni İspanya'nın en önemli eğitim merkezlerinden biri olarak ün kazandırmış ve burada tarihe damgasını vuran ünlü Cizvitleri yetişmiş. San Francisco Javier Tapınağı ve College of San Francisco Javier (ki artık bir müze; Museo Nacional del Virreinato) bugün kompleksin yaşama hala sıkı sıkı tutunan önemli birer parçası. 

        
SFJ hala ibadetevi olarak hizmet veriyor ve ulasal müze hem koleksiyonu hem de mimarisiyle ülkenin en etkileyici müzelerinden biri olarak kabul ediliyor. Tüm dünyayı sarsan salgın nedeniyle müze bu sıralar kapalı.


Cizvetlerin kurduğu bu okullar Ciudad de Mexico'nun (Mexico City/CDMX/Meksiko) kuzeyinde hem kültürel hem de ekonomik gelişimi sağlamış ve Cizvitler 1767'de İspanyol İmparatorluğu'nun tüm topraklarından kovulduğunda, Meksika'dan da sürüldüler . O ana kadar okullar etkinliklerini sürdürmüş. Yeni çağda yapılan otoyol ile Ciudad de Mexico’ya bağlanan Tepotzotlán ekonomisi iyiden iyiye gelişmiş ve CDMX Metropol Bölgesi'nin bir parçası haline getirmiş.



BUGÜN

Bugün bölge hem tarihi varlıkları hem yeşil doğası ve Meksika kültürünü yansıtan unsurları ile yerli ve yabanıcı turist için vazgeçilmez duraklardan biri. Ne kadar yeşil alanı çok olsa da başkentliler haftasonunda günü birlikte ya da konaklamalı olarak bu her açıdan zengin coğrafyada soluk alıyor.

Öte yandan turistler için; tüm bu özelliklere, anlatının başından bu yana aktardığım tarihi değerler de eklenince, Tepotzotlán başkentin hemen başucunda öne çıkan destinasyonlardan biri oluveriyor.



Tarihi zenginlikler anlatmakla bitmiyor: Arcos del Sitio bu zenginliklerden biri. Hemen belirteyim bu su  kemerinin asıl adı: 'El Acueducto de Xalpa' / Xalpa Su Kemeri. 




Kemer, Cizvitler tarafından manastırlarına ve kolejlerine su getirmek için 18. ve 19. yüzyıllar arasında inşa edilmiş. Ancak Cizvitlerin 1767'de Meksika'dan kovulması nedeniyle tamamlanmamış. 



latin Amerika'daki en yüksek su kemeri. 61 metre yüksekliğe ve 438 metre uzunluğa ulaşan kemer, dört seviyeli, 43 kemerli muhteşem bir tarihi varlık. Oro Nehri'nden Tepozotlán'a su taşıyan anıtsal yapı, bugün 'bölgenin kemerleri' anlamına gelen Arcos del Sitio olarak anılıyor. 


Cizvitlerin sahip olduğu çiftlik La Concepcíon Hacienda buraya yerleşen ilk rahiplerin ailesinden 1980’lerde satın alınmış ve restore edilmiş. Bugün Centro Ecoturistico y Educación Ambiental Arcos del Sitio adını alan kampüs(çiftlik) yürüyüş, dağ bisikleti ve kamp gibi sporlara ev sahipliği yapıyor. Konuklarının rezervasyon ile giriş yapabildiği eğlence ve eğitim alanına dönüştürülen kampüs, artık yılda 750.000 kişiyi ağırlıyor.


Otomilerin yadigarı Meksiko Yaylası'nda yer alan bir diğer çiftlik Parque Ecológico Xochitla La Resurreccion.  Kar amacı gütmeyen Xochitla Vakfı tarafından işletilen çiftlik Tepozotlán'a üç kilometre uzaklıkta. 


Yaklaşık 7.000 ağaç türüne ev sahipliği yapıyor ve onlarca bitki türünün zamanı yenerek bugün bile boy vermesini sağlıyor. 70 hektarlık topraklar asırların insanlığa miras bıraktığı biyolojik çeşitliliğe sahip çıkıyor. 


Atölyeler, oyun alanları, sergiler, bir sera ve çok çeşitli su bitkilerine can veren gölüyle adeta geçmişle bugünü buluşturuyor. Ve asırları aştığı yetmezmiş gibi kilometreleri de yakın ediyor: Mabet ağacı olarak bildiğimiz, Çin'in yaşlı Ginkgo Biloba ağacını bereketli toprakları ve gür suyuyla besliyor. Mabet ağacına dair inanılmaz anektodlardan biri; Hiroşima'da atom bombasının patladığı noktaya 1 ila 2 km yakındaki dört Ginkgo Biloba ağacının bu alanda patlamadan sağ çıkan ve hayatını sürdüren yegane canlılar oluşu...


Böylesi inanılmaz bir aileye sahip Tepotzotlán toprakları aynı zamanda holm meşe ormanlarına, çilek ağaçları ve kermes meşesine de can veriyor. Alçak alanlarda kaktüs ve agav bulunuyor. 

Buradan geçen nehir boyunca dişbudak ağaçları, cennet ağaçları ile söğütler sizi selamlıyor. Ve bu inanılmaz bitki örtüsünde tıpkı öykülerdeki gibi sincaplar, çakallar ve birbirinden ilginç küçük memeli hayvanların yanı sıra çok sayıda kuş ve sürüngenler doğanın kucağında yaşıyor.




Bugün en lüks caddesinden en geri kalmış bölgesine, çevreme şöyle bir baktığımda antik Meksika dilinde 'Oklara yürüyen' anlamına gelen 'Otomi'ler, kırmızı çiçek nakışlı kıyafetleri, hasır örgüleri ve yün kilim desenli giysileriyle geçmişin okunu yakalayıp, binlerce yıl ötesine tam isabet atmış gibi...









Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TACO’NUN ANAVATANI... MEKSİKA SOKAK LEZZETLERİ Bugüne dek veterinere hiç mi hiç birinci elden ihtiyaç duymamıştık. Eray bi telaş tanıdık bi ...