13 Temmuz 2021 Salı

CÜCÜK SURATLI HAYDUT

Merhaba Hayat

Gökyüzündeki sarı yumağın gidip yerine beyaz yumağın gelmesinin ardından en az iki kez şu kokulu tenekeleri karıştırmış ve bi şeyler atıştırmıştım... Oynayacak kimse yoktu kıvrılacak bi köşe bulmuştum kendime sonunda! Beyaz yumağa dikip gözlerimi hayaller kurdum... Çok az da olsa koynuna girdiğim sevecen o yüzü, kocaman patileri ve o beyaz leziz su ile karnımı dolduruşumu, düşünüyordum. Tüylü kulaklarıma derinlerden bi insan yavrusu sesi geldiğinde giderek ağırlaşan gözlerimi bi anda açıverdim.

Önce küçük ellerini başımda hissettiğimde umutlanmıştım... Hafifçe arka ayaklarımın üzerinde kalkıp elini yalamak istedim... Yanındaki ondan kat ve kat büyük insanın bi hamlesi ile geri çekildim. Yürümeye başladılar, ama küçük şirin insan yavrusu benden ayrılmak istemiyordu sanki... Onları takip etmeye başladım. Demir bir kapıdan içeri girdiğmizde iki taraftaki büyük ağaçlar ve çeşit çeşit kokulu çiçekler dikkatimi dağıttı. Ama içeri süzüldüklerini fark ettiğimde; onların ardından tüm ağırlığıyla kapanmak üzere olan kapıya doğru atılıverdim. İnsan yavrusu bir kez daha bana doğru geldi ve o ağır kapılar bana da açılıverdi.

Bi kutuydu, evet evet bi kutuydu içinde olduğumuz. Farklı kokuyordu ve hiç görmediğim kadar büyüktü ama yine de bi kutuydu. Birden durdu. Onlar kutudan çıktı, ben de çıktım. Onlar bi kapıdan girdi, ben giremedim. Kapı yüzüme kapandı. İnsan yavrusunun sesi hala geliyordu, kapının önündeki bez parçasının üzerine kuruldum. Bi süre sonra sesler kesildi. Bekledim..bekledim..bekledim..içimden bi ses vakti geldi dedi ve aralıksız bağırmaya başladım. Kapanan kapı açıldı. Ardından yanındaki kapıda açıldı. İki devasa insan konuştu. Ve insan yavrusunun büyüğü beni kucağına alıp önce kutuya bindirdi, ardından çiçeklerle ve ağaçlarla bezeli o demir kapının önünde bırakıp yok oluverdi. Yine yıldızlar ve ben kalmıştık... Bi köşeye kıvrılıverdim. Bi kez daha yıldızlarda o kocaman patileri ve rahatlatıcı o tüylü kucağı ararken uyumuşum.

Güneşin tüy yumağı bedenimi ısıtmasıyla gözlerimi açtım. Dün geceyi anımsıyordum ve yapacak bi şey bulamayınca yeşil bahçede bi o tarafa bi bu tarafa gezindim. Tam o sırada ağır kapı yine açılıverdi. Ve bi büyük insan daha çıktı. Evet evet gece bana kapıyı açan diğer büyük insandı o. Peşinden gittim bacağına hopladım zıpladım. Güldü ve sanırım beni sevdiğini anlatan sesler çıkardı ve gitti. Kısa bi süre sonra döndü. Bi kez daha ona yöneldim ama yetişemedim. 

Mis kokuların altında yeşilliklerin üzerinde öylece uzanmışken sabahki büyük insan yanında biriyle dışarı çıktı bir kez daha. Hemen yanlarına koştum. Yanındaki özlediğim kucak gibi kokuyordu. Benimle biraz oynadılar, ayağının dibinde dolaşmak hoplayıp zıplamak geceleri başımı kaldırdığımda gördüğüm sonsuz ışıklar gibi hissetirdi. Her zaman ayağının dibinde yanında yöresinde olmak bi düş, deliksiz bi uyku gibiydi. 

                


Ve beni bırakacaklarını anladığımda arkamı dönüp iki adım atmıştım ki, büyük insan, kucak kokulu insana seslendi: ‘Ayağı mı yaralı?’ Patimin acığını fark etmişlerdi. Çantasını boşaltıp için beni yerleştirdiğinde korkudan avazım çıktığı kadar bağırıyor. Kafamı bi şekilde çantasından çıkarmaya çalışıyordum. En sonunda durduğumuzda, sokakta geçen kısa zamanımdan anımsadığım ama bi türlü net şekilde çıkaramadığım farklı bi kaç koku aldıladığım bir yere girdik.

Sabah gördüğümde bu yavru kediyi çok etkilenmiştim. Dün gece kapının önünde ağzını kulaklarına kadar açarak miyavlayan yaramazdı bu. Çok güzel görünüyordu. Kahvaltı için alacaklarımı düşünerek arabaya yürüdüm. Döndüğümde ağaçların altında oynuyordu. Eve girdiğimde Eray’a göstermek istedim ama balkondan göremedik. Kahvaltı sonrası motorla çıkmak için aşağıya indiğimizde işte oradaydı. Atlaya zıplaya bacağımda oynamasından etkilenmiştim. Uzun süredir eve bi köpek almak istiyorduk, kedinin bakımı daha mı rahat olurdu? Ama Eray kedi sevmez! Yavru kediyi uzaklaştırıp motora binmeye çalışırken aksadığını fark ettim. Arka patilerinde sorun vardı. Eray’a seslendim: ‘Ayağı mı yaralı?’

Evden göremediğim yavruyu aşağıya indiğimizde gördüm, daha doğrusu o bizi gördü. Altus bacaklarında dolanıyor dizlerine atlayıp zıplıyordu. Çok şirindi, ama kedileri hem sevmiyordum hem de bi tık itici geliyorlardı bana. Motora binmeye hazırlanırken Altus’un‘Ayağı mı yaralı?’ soruyla onlara döndüm. Evet aksıyordu. Çantamı boşaltıp içine yavruyu koyduk ve üçümüz motorun üzerinde veterinerin yolunu tuttuk. Altus’un iki tekerli tutkusunda ilk kez üç kişiydik.

























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

TACO’NUN ANAVATANI... MEKSİKA SOKAK LEZZETLERİ Bugüne dek veterinere hiç mi hiç birinci elden ihtiyaç duymamıştık. Eray bi telaş tanıdık bi ...